01/03/2023




Gençliğimden beri gerçeği keskinliği ile tarif ettim çünkü gerçek yalnızca keskin yüzünü gösterdi bana. Peki neyi kesmişti de dikmeye çalışıyordum ben. Hangi damardı da bu kadar kanadı ve hangi umut bana bu işin burada bitmeyeceğini fısıldadı? 


Gençken 

kaç gece yıllarca 

acıyan yerlerime yaslanıp uçardım.”


Hayalperest birisiydim, hatırlıyorum. gerçeklerden uzaklaşabildiğim kadar yaşardım bu hayatı. düşler her gece kafamdaydı. her rüyanın mutlu bitmesine karşı inancım ise fazlasıyla tamdı. belki de sorunum buydu, bu kadar iyimser olmak daima insanı kötümserliğe inandırırdı. Belki de bu hislerim ve yaşamım, yazdığım onlarca müsvette, gece notları; anlamsız paçavralar, herkesin bildiği altın kurallardır. Geç anladım ve geç kaldım. Yerimi tutamadan oyun başladı, bana bir kayadan başka kostüm kalmadı. Benim rolüm, onlarca ton basıncın altında katlanabildiğim kadar bütün kalabilmekten ibaretti. sonuçta paramparça olmak vardı, ölmek ve bir daha seni sen eden parçaları toplayamamak vardı. kaderinde yok olmak bulunan her canlının anlamsızlığı ben de katlarca mevcuttu. Beden fırlatılırdı elbet tek başına bu dünyaya ama bir kaya parçası bilhassa fırlatılmıştı:

"لَقَدْ اَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَاَنْزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْم۪يزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِۚ وَاَنْزَلْنَا الْحَد۪يدَ ف۪يهِ بَأْسٌ شَد۪يدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ 

وَلِيَعْلَمَ اللّٰهُ مَنْ يَنْصُرُهُ وَرُسُلَهُ بِالْغَيْبِۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ۟"


—-------------



anlamsızlık virüsünü kapan bir insanı hiçbir anlam durulayamaz. Tıpkı büyük resmi görüp küçük resmin masum çaresizliğini fark eden bir kimse gibi. sınırlarımızın çizili olduğu bir kadere karşı nasıl ki elimiz kolumuz bağlıysa, çevremizde sıralanmış olan bu mekanın absürd bir  dekoru olan bizler de çaresizce önümüze konan kurallara boyun eğeriz. Sıradanlığa başkaldıran her tür hareket ve eylem büyük resimde yalnızca amatör bir jonglörün estetik bir hareketiyle sınırlı kalır. Öyleyse anlamı arayan bir beden, tıpkı  dünyaya fırlatılmış bir kaya gibi ezilmek ve parçalanmak zorundadır. 

Seçimlerinizin haleti ruhiyesini kaybederseniz, elinizde hiçbir şey kalmaz. İnsan Ya/Ya da arasında sınırlandırılmış bir varlıktır. büyük sınırlar ise küçükleri anlamsızlaştırır. Ya ya da’yı kaybettiğiniz takdirde, seçimlerinizle şeklini değiştireceğine inandığınız dünya size tam tersini gösterince, koca bir silgi iki harfi ortadan kaldırır. Artık sınırlar “da” dan ibaret hale gelir: çöpü çıkarmazsanız da olur, okulu bitirmezseniz de, yalnız kalsanız da olur, ölümle baş başa yemek yeseniz de… işte, “de, da” ile başlayan her cümle ömrümüzden bir gün daha çalar. günler birikir ve dünya sizden alacaklı hale gelir. 


  


Yorumlar