Şiir Barbarlıktır
26.7.23
Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba,
Geçtiğimiz haftalar boyunca onca zorluğun ve bana kalırsa haksızlığın karşısında kendi inançlarıma ve doğrularıma göre yaşıyor olmam yalnızca tek başınalığımı daha da baş edilmesi zor hale getirdi. Yıllar boyunca bir tek dize arasına sıkışıp kaldım. Gökyüzünde, bulutların ve düşlenmiş her rüyanın ardında beni tanrıların beklediğini hayal etsem de, ruhumu ve bedenimi bu dünyaya zincirleyen inançlarımı kesip atacak kuvveti kendimde bulamıyorum. Aylar hatta yıllar boyunca zihninde aynı yalan tekrarlanan düşkünler gibi kendi acınası sürüngenliğime aşkla bakıyorum. Geçmiş zamanların mirası, gelecek yılların temennisi bugünüm, bu iki uç arasında, iki dize ile mühürlenmiş şiir kokan sayfalarda toplumun, modern ahlakın ve sözde üç kuruşluk hakikat müsveddesi sözlerin değerlerin arasında sıkışıp kaldı.
“Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği.”
Daha açığı bulunamadı, olmaz da!
Kendimi olan şeylerin seyrine o kadar kaptırdım ki, bana doğrultulan bıçak şah damarıma denk gelene kadar sustum ve oturdum. Endişe ve korku ile onlara özgürlüğü verme hülyasına daldım, huzurla doldum. Ödenecek tüm borçlar, kefareti çıkarılacak günahlara sessiz ve kendinden emin bir tavırla göğüs gerdim. Hata yaptığımı asla düşünmüyorum, ben inancımın kurbanıyım.
Bir başrol yenildikten sonra ayağa kalkar ve savaşır. Kazanana kadar savaşır. Peki Ya/Ya Da’nın mahiyetini kaybetmiş bir başrol ne yapar? Savaşın hiçbir getirisi olmadığını anlamış bir ozan, şiirlerinde kana aşkla bakmaktan başka ne yapar ?
Bana öyle bakma, sen de gözümü açmam gerektiğini söyleme verme bu öğüdü bana. Beni en çok sen tanıyorsun. Ey zihnim olacak olan buruşuk kağıtlar, müsveddeler yığını, en kadim dostum sensin. Sen hiç seni hayatta tutan pınarın kuyusunu sırf kazanmak için betonla örter misin? Sen hiç her şeyi mükemmelleştirmek uğruna giriştiğin savaşı övgülerle değiştirir misin?
Gençken, tanrının merhameti ruhuma henüz yenice veda busesini göndermişken, insanlara olan inancım beni hayatta tutan yegane kutsal oldu. Onlar içi yaşamak, onların kefaretini sırtlayacak olan kutsal mısralar dokumak, kader denilen bağ bozumunda en verimli üzüm olmak beni bir tanrı katili öznenin yanında olmaktan daha çok cezbetti. Dümenimi kıvırdığım rota üzerinde bunca yıkıntı ile karşılaşacağımı bilmezdim. her yeni gün, ulaşmak istediğim hayalden tıpkı bir dişimi, tırnağımı, ruhumu parça parça sakince ve keyif alarak sökeceğini tahmin edemezdim. Ama dümen bir kez kırıldı. Kıytırık bir 3. sınıf pavyon şairi ile paylaştığım bu gemi o hayalin peşinden bilinmeze açıldı.
Rota çizildi!
Şair,
Hedef: İnsanlık
Tam yol ileri!
Bu yolculuğun ganimetine başka bir nöbette geleceğim asil dostum. İnsanlığı bulmak ruhumuzu ve gençliğimizde bedenimizi kazanarak elde ettiğimiz birkaç penilik umudumuzla yelkenleri şişirerek giriştiğimiz bu macera bize pahalıya patladı. Biz bir cennet bulmayı beklerken, En başta 3. sınıf pavyon şairi olan dostum olmak üzere, bu yolculuğu başarısız olarak tamamladık. Sonsuz ihtimale gebe olan sonsuz okyanusta ne nasıl oldu diye kafanı şişirecek değilim. Nedenler sonucun mazereti olamaz. şair dostum insanlığın yıkıntısı ile karşılaştığında şöyle söyledi haykırarak;
“écrire un poéme aprés auschwits est barbare”
Evet, doğru tahmin ettin. Adorno’dan bir mısra geveledi dostum. izahatı şöyleydi bu yüceler yücesi aforizmanın:
“Auschwitz’den sonra şiir yazmak barbarcadır”
İnsanlığın kanları üzerinde, insanlığı anlamak için girişilen şiir sanatı, insanlığın ölümü ile taraf değiştirir. O kutlu ibadet artık bir şeytanın zevkli oyununa dönüşür. O insanlığın bizatihi düşmanı olan barbarlık safına geçmiştir artık. Ve artık şiir yazılamaz.
Yorumlar
Yorum Gönder