13.08.24 Sıkıntı
Tanrı sıkıldığı için mi yarattı bizi, yoksa sıkıntıyı yaratmak için mi zihnin merkezine koydu iradeyi? Henüz daha gençken, artık genç olduğumu iddia edemeyecek kadar çok hissettiğimi varsayıyorum, boynuma 'Teadium Vitae' yazma düşüncesini aklımdan çıkartamazdım. Öyleydi ki bu, sanki benden önce beni orada görecekti insanlar. Daha da güzeli her aynaya baktığımda aynı korkunç sözü görecektim. Beni tanımlayan işte buydu. O koca düş hayvanı iki kelimede özetleniyordu işte: Yaşama karşı, bizzat onun yaşam oluşundan dolayı, hiçbir neden ya da bahaneye ihtiyaç duymadan oluşan bir nefret. Ölümün ve şiddetin büyüsü, intihar edebilecek olmanın ve etmenin saygınlığı, düşün her türlüsünün sonunda bir titan gibi beliren, yükselen hatta tanrılaşan gerçeklik, keskinlik ve sıkıntı... Her biri tek bir cümlede özetlenebilir işte: Teadium Vitae. Ve her gün insan bu kabulle uyanabilir, şah damarı üzerine mutfak bıçağı ya da hiçliğe bilenmiş bir dolma kalemle bu kelimeler kazını